Dünya sağlık örgütü tarafından yapılan tanıma göre obezite: vücut yağ kütlesinin yağsız kütlesine oranla artması ile karakterize kronik bir hastalık olup vücutta aşırı yağ depolanmasıyla ortaya çıkan, fiziksel, ruhsal ve sosyal sorunlara neden olabilen, enerji metabolizması bozukluğudur.
Obezite dünya çapında önemli bir sağlık sorunudur ve artık toplumda salgın boyutuna ulaşmıştır. Obezitenin birçok hastalık için önemli bir risk faktörü olduğuna ve yaşam kaybı artışı ile ilişkili olduğuna dair kanıtlar birikmeye devam etmektedir. Obezitenin en yaygın olarak kabul edilen ölçüsü Beden Kütle İndeksidir (BKİ) (Vücut Kütle İndeksi-VKİ). İngilizcesi ‘’Body Mass İndex (BMI)’’. Bu sayı, hastanın ağırlığının (kg) boyuna (m2) bölünmesiyle hesaplanır.
Bu indekse göre:
18,5 kg/m² altında olanlar | Zayıf |
18,5-24,9 kg/m² arasında olanlar | Normal kilolu |
25-29,9 kg/m² arasında olanlar | Aşırı Kilolu (Obezite öncesi) |
30-34,9 kg/m² arasında olanlar | Obezite 1. Derece |
35-39,9 kg/m² üzerinde olanlar | Obezite 2. Derece |
40 kg/m² ve üzerinde olanlar | Obezite 3. Derece (İleri Derece, Morbid obez) |
30 kg/m2 veya daha büyük bir BKİ obez olarak sınıflandırılır. BKİ’nin yanı sıra diğer faktörlerin de (toplam kas kütlesi, bel çevresi) dikkate alınması önemli olabilir. Bel çevresi ölçümü karın yağ kütlesinin çok iyi bir göstergesidir. Kadınlarda 88 cm’den veya erkeklerde 102 cm’den geniş bel çevresi, obezite ile ilişkili hastalık riskinin artmasıyla güçlü bir şekilde ilişkilidir. Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir. Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18’i, kadınlarda ise %20-25’ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30’un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.
Fazla kilo ve obezite Avrupa’daki yetişkinlerin yaklaşık 60%’ını etkilemektedir. Ülkemizde ise bu oran %67’e ulaşmaktadır. Ülkemizde her 3 kişiden biri obez grubunda olup sayıları da yıldan yıla artmaktadır. Obezitenin artışı neden olduğu hastalıklarda ve nihayetinde ölümde de artışa yol açmaktadır. Öyle ki dünyada her yıl en az 2,8 milyon kişi, aşırı kilolu veya obez olmanın bir sonucu olarak hayatını kaybetmektedir.
Obezite; genetik, endokrin, metabolik, çevresel (sosyal ve kültürel), davranışsal ve psikolojik bileşenler gibi çeşitli faktörlerin etkileşiminden etkilenen karmaşık, çok faktörlü kronik bir hastalıktır. Neredeyse vücuttaki tüm organları ve sistemleri etkileyen diğer birçok hastalığın habercisidir:
Kalp ve damar sistemi: Hipertansiyon, aterosklerotik damar hastalıkları, kalp krizi, periferik damar hastalığı, felç, pulmoner emboli.
Solunum sistemi: Astım, obstrüktif uyku apnesi, obezite-hipoventilasyon sendromu.
Endokrin sistem: Tip 2 diyabet, bozulmuş şeker toleransı, insülin direni, hiperlipidemi.
Kas-iskelet sistemi: Sırt ağrısı, bel fıtığı, kalça, diz, ayak bilekleri osteoartriti.
Sindirim sistemi: Safra kesesi taşı, gastroözofageal reflü hastalığı, yağlı karaciğer hastalığı, siroz, karaciğer kanseri, kalın bağırsak kanseri.
Üriner sistem: İdrar kaçırma, tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, prostat kanseri.
Üreme sistemi: Polikistik over sendromu, gebelik ve bebek anormallikleri, kısırlık, rahim kanseri, yumurtalık kanmseri, meme kanseri, erkek hormon yetmezliği, Sinir sistemi: Psödotümör serebri, karpal tünel sendromu.
Psikoloji: Depresyon, yeme bozuklukları, beden imajı bozukluğu.
Cilt hastalıkları: Pişik, mantar enfeksiyonları, akantozis nigrikans, tüylenme artışı, selülit.
Kilo Verme Programları:
Obezite tedavisi kapsamlı bir yaşam tarzı yönetimi (diyet, fiziksel aktivite, davranış değişikliği) ile başlar. Başarılı bir kilo verme programının 3 ana aşaması vardır. Birincisi öncelikle kilo alma nedenlerin ortaya konulduğu ve çözüm önerilerinin sunulduğu tarama aşamasıdır. Diğeri uygun bir program eşliğinde kilo verme aşamasıdır. Üçüncüsü ise muhtemelen hastanın hayatının geri kalanı boyunca süren ancak ideal olarak kilo verme programı tamamlandıktan sonra en az 1 yıl süren idame aşamasıdır.
Farmakolojik (ilaç) Tedavi:
Obezite tedavisi için geliştirilen bir takım ilaçlar mevcuttur. Ancak etkinlikleri sınırlıdır ve ilaçlar kesildiğinde faydaları azalmaktadır. İlaç tedavisi ile ortalama %5 – %10 arasında kilo kaybı sağlanabilir. Tüm ilaçlar doğası gereği diyet ve egzersizden daha fazla risk içerdiğinden, farmakolojik tedavi yalnızca yararın riske ağır bastığı hastalarda kullanılmalıdır.
Endoskopik Balon / Yutulabilir Balon ile Tedavi:
Temel olarak alınan kaloriyi azaltarak kilo vermeyi sağlayan metotlardır. Çeşidine göre 4 veya 6 ay arasında midede kalan balon, yer kaplayarak mide hacmini küçültür. Böylelikle daha az besin ile tokluk hissi gelişir. Uygulanan yaş aralığı ise 18-65 yaş arasıdır. Bu uygulamadan en fazla fayda gören grup BKİ 27 ile 35 arasındaki hastalardır. BKİ daha yüksek olan ancak ameliyata engel durumu olanlara balon ile tedavi yapılabilir. Beklenti toplam ağırlığın %7-%15’inin kaybıdır.
Enjeksiyon Uygulaması:
Endoskopik yöntem ile midenin belirli bölgelerine ilaç enjekte edilmesi esasına dayanır. Mide kaslarının kasılması sınırlandırılarak mide boşalma süresi gecikir ve hastada iştah kaybı elde edilir. Etkinliği geçici olup 4- 6 ay arasında sonlanır. Enjeksiyon uygulaması ile toplam ağırlığın ortalama %5 – %12’si kaybedilir.
Cerrahi Tedavi:
Obezite cerrahisi (Bariatrik cerrahi), diyet, egzersiz, psikoterapi ve/veya ilaç tedavileri başarısız olduktan sonra son çare olarak düşünülmelidir. Obezite cerrahisinin temel amacı enerji alımını kısıtlamaktır. Bu, mide hacminin cerrahi olarak küçültülmesiyle ya da emilim alanının değiştirilmesiyle yapılır. Böylece yiyeceklerin sadece küçük porsiyonları tüketilebilir. Cerrahi prosedürler genellikle duodenumu ve jejunumun bir kısmını atlamakla birlikte mide küçültülmesini içerir. Obezite cerrahisinde kullanılan prosedürler hastanın durumuna ve ihtiyacına göre değişiklik gösterir. Temel olarak “Alınan Gıda Miktarını Azaltmak” ve “Alınan Gıdaların Emilimini Azaltmak” amacıyla yapılan, ayrıca her iki amacı da barındıran ‘’Mikst Ameliyatlar’’ olarak gruplandırılır. Dünyada en yaygın olarak kullanılan teknik Sleeve gastrektomi (tüp mide ameliyatı) ameliyatıdır. Bypass cerrahileri de uygun hastalara sıklıkla uygulanmaktadır. Anatomik detaylarında farklılık gösterseler de, çeşitli obezite cerrahisi prosedürlerinin tümü, artan glukagon benzeri peptit 1 (GLP-1) ve dolaşımdaki safra asitlerinin yanı sıra daha düşük ghrelin seviyeleri dahil olmak üzere karmaşık bağırsak hormonal değişikliklerine neden olur. Böylelikle hastalarda iştah azalması, dengeli glukoz seviyeleri ve uzun süreli tokluk hali vardır.
Obezite tedavisinde, kişiye özel en güvenilir ve en etkin metotların uygulanmasıyla başarı sağlanabilir.