Öncelikle her iki tekniği de kısaca bir tanımlamak gerekir.
Sleeve gastrektomi olarak da bilinen tüp mide ameliyatı, midenin büyük bir kısmının (yaklaşık yüzde sekseninin) çıkarılmasını içeren cerrahi bir kilo verme prosedürüdür. Böylelikle önemli ölçüde gıda hacmi azalan, muz şeklinde yeni bir mide oluşturulur. Ameliyatta açlık hormonu olan Ghrelini üreten, midenin genişleyen kısmı da çıkarılır. Daha küçük bir mide ve azalan açlık hormonu üretimi ile hastalar tipik olarak iştahta azalma yaşarlar ve bu da kilo kaybına neden olur. Ayrıca tüp mide ameliyatında, ince barsaklardan insülinin etkisini artıran bazı moleküllerin de salınımı gerçekleşir ve metabolik hastalıkların düzelmesine katkı sunar. Prosedür laparoskopik yani kapalı olarak gerçekleştirilir. Yani bu cerrahın karna küçük kesiler yapması ve ameliyatı gerçekleştirmek için özel aletler ve bir kamera kullanması anlamına gelir. İyileşme süresi genellikle diğer bariatrik ameliyatlardan daha kısadır. Hastalar tipik olarak ameliyattan sonraki 12-18 ay içinde fazla vücut ağırlıklarının %70-80’ini kaybederler.
Mide bypası: Roux-en-Y gastrik bypass (RYGB), Mini gastrik bypass (MGB), Duodenal switch (DS), SADI, SADI-S gibi bypass ameliyatları, küçük bir mide kesesi oluşturmayı ve ince bağırsağın bir kısmını atlamayı içeren bir dizi kilo verme ameliyatlarıdır. Her birinde farklı prosedürler uygulanır. Ayrıntıya girmeden anlatıldığında, Bypass tekniğinde cerrah midede küçük bir poşu oluşturur. Daha sonra tekniğe göre ince bağırsak bölünür ve ince bağırsak ile küçük mide poşuna bağlanır. Bölünmüş bağırsağın diğer ucu daha sonra ince bağırsağın alt kısmına yeniden bağlanır ve sindirim sıvılarının ve enzimlerin sindirim sistemi boyunca yiyeceklerle karışmasına izin verir. Bu ameliyat, kilo kaybını teşvik etmek için iki şekilde çalışır. Birincisi, mide poşunun daha küçük olması bir seferde yenebilecek yiyecek miktarını sınırlar. İkincisi, yiyecekler ince bağırsağın bir kısmını atlar, bu da kalorilerin ve besinlerin emilimini azaltır. Bypass ameliyatları da laparoskopik olarak yapılır. İyileşme süresi genellikle daha uzundur. Hastalar tipik olarak ameliyattan sonraki 12-18 ay içinde fazla vücut ağırlıklarının %80-85’ini kaybederler.
Hem tüp mide hem de gastrik bypass ameliyatları, hastaların kilo vermesine yardımcı olmada ve tip 2 diyabet, yüksek tansiyon ve uyku apnesi gibi obezite ile ilişkili sağlık durumlarını iyileştirmede etkilidir. Bununla birlikte, iki prosedür arasında bazı temel farklılıklar vardır. Tüp mide ameliyatı, daha kısa iyileşme süresi ve daha az uzun vadeli komplikasyon riskiyle bilinir. Ayrıca bypass prosedürlerine göre daha basit bir prosedür olma eğilimindedir. Ayrıca besin emilimi üzerinde daha az etkiye sahiptir, bu da onu beslenme yetersizliği riski daha yüksek olan hastalar için daha iyi bir seçim haline getirir. Öte yandan, gastrik bypass, özellikle ameliyattan sonraki ilk yılda, daha fazla kilo kaybı ve obezite ile ilişkili sağlık koşullarında daha belirgin iyileşmeler sağlama eğilimindedir. Tüp mide ameliyatından sonra kötüleşebilen gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH) gibi durumların tedavisinde de daha etkilidir. Nihayetinde, tüp mide ile gastrik bypass arasındaki seçim, hastanın genel sağlığı, kilo verme hedefleri ve işlemi gerçekleştiren cerrahın uzmanlığı gibi çeşitli faktörlere bağlı olacaktır. Hangi prosedürün hastanın bireysel ihtiyaçlarına en uygun olduğunu belirlemek için uzman bir bariatrik cerrahla yakın çalışmak önemlidir.